Milletin kadimden tevarüs eden değerlerle temasını artırmasından, siyasetin ve devletin millet iradesi doğrultusunda hak ve özgürlük temelli bakışla sonuç üretme hassasiyetiyle davranmasından rahatsız olan zevat; millete ve değerlerine, sivilleşmeye, özgürleşmeye ve demokratikleşmeye dair kinini ve vesayet hedefini farklı kulvardan ve sonunda duvara toslamaları kaçınılmaz yollardan ifşa ve icra etmeye devam ediyor.
Türkiye’nin son on beş yıllık süreçte gerçekleştirdiği, yönünü ve içeriğini de bizzat milletin belirlediği “Öze Dönme”, “Özgürleşme”, “Sivilleşme” ve “Demokratikleşme” ve nihayet “Yeni Türkiye” hedefli değişim ve dönüşümlerin hem her birini hem de bütününü kabul etmekte ve sindirmekte zorlananlar; daha geçen ay Türkiye’nin hem gündemini sarsan hem de dümenini eskiye doğru kırmaya ayarlı “Öğrenci Andı” kararına mevzi yapılan Danıştay üzerinden yeni bir hamleye girişmişler.
Silahlı Kuvvetler bünyesinde görev yapan kadın personelden isteyenlerin “başını örterek görev yapma hakkından” yararlanmasını sağlayan Yönetmelik değişikliğinin iptali istemiyle Halkın Kurtuluş Partisi adlı parti tarafından Danıştay’da dava açılmış, Danıştay Savcısı tarafından da hem milletin değerleriyle, hem Türkiye’nin gerçekleriyle, hem de demokrasinin, insan haklarının ve insan onurunun gerekleriyle bağdaşmayan içerikte mütalaa yazılmıştır. Açılan davanın ve yazılan mütalaa; “millet iradesine vesayet” ve “milletin inanç ve değerlerine esaret” hedefleyenlerin pusuda olduğunu ve boş durmadığını belgeliyor.
Kamuda görev yapan kadın personelden isteyenlerin başı örtülü olarak görev yapmasına engel olan vesayet dönemi artığı kılık-kıyafet yasaklarını yeniden hayata döndürmek için süfli teneffüs yapmaya kalkışmışlar. Senaryo gayet net; dava açılacak, mütalaa yazılacak ve başarılabilirse karar çıkarılacak, başarılamazsa, dikkate alınmayan mütalaa üzerinden gündem oluşturulacak. Görünen ve anlaşılması gereken odur ki; Danıştay bünyesinde toplumu germeye, vesayetle malul Eski Türkiye’yi geri getirmeye, hak ve özgürlük temelli hukuk anlayışının hakim olması noktasında ipe un sermeye meyilli bir yapı cirit atıyor.
Milletin değerlerini, egemenliğini, iradesini kabullenmekte isteksiz davrananları, özgür iradesiyle ve inancı gereğiyle başı örten ve bu şekilde kamu hizmeti sunma sorumluluğunu yerine getiren kadın kamu görevlileri gerçeğini tahammülde zorlananları, vesayeti yeniden hortlatma hayali kuranları Memur-Sen olarak bir kez daha uyarıyoruz: Artık, millete rağmen ele geçireceğiniz mevziiniz de, milleti yok sayarak varacağınız menziliniz de kalmadı ve hiçbir zaman olmayacak. Ya milletle birlikte yolculuğuna ortak alacaksınız ya da millet iradesinin ve egemenliğinin sarsılmaz gücü ve yenilmez cüssesi karşısında ortalıktan kaybolup yok olacaksınız.
Başörtüsüne özgürlük için milletin feraset kalemiyle attığı 12 Milyon 300 bin imzanın toplanmasına, milletin egemenliğinin aşırıldığı vesayetin puslu havasının dağıtılmasına öncülük, kamu görevlilerinin hakkının ve hukukunun korunmasına hem öncülük hem de sözcülük yapan Memur-Sen olarak söz veriyoruz; TSK dahil milletin hiçbir kurumunda, kuruluşunda, Türkiye’mizin tek bir karışında, bugününde ve yarınında ne başörtüsü yasağına da başı örtülü olarak görev yapma istek ve iradesine sahip olan kadınların ve kızlarımızın inanç ve değerlerini yok sayacak bir yasanın yapılmasına da, yargı kararının ve mütalaanın yazılmasına zemin oluşturacak bir iklime de iradeye de izin vermeyiz, izin vermeyeceğiz.