Bayındır Memur-Sen Genel Başkanı Soner Can Tufanoğlu, Kon TV canlı yayınında ‘Ankara Konuşuyor’ programında 4. Dönem Toplu Sözleşme Kazanımlarımız ve gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Kon TV ekranında Çetin Altan’ın sorularını yanıtlayan Genel Başkan Tufanoğlu, Toplu sözleşme kazanımları başta olmak üzere sendikal faaliyetler ve Türkiye ile dünya gündeminde yaşanan önemli gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
“Kümülatifte yüzde 17,54’lük bir zam elde ettik”
Toplu sözleşme kazanımlarını ikiye ayıran Genel Başkan Tufanoğlu, “İlk önce genele ilişkin kazanımlardan bahsetmek istiyorum. En önemli kazanım yüzdelik zamlar nezdinde 2018 yılı için 4 artı 3,5, 2019 yılı içinse 4 artı 5. Kümülatifte yüzde 17,54’lük bir zam elde ettik. Ülkenin mevcut durumdaki şartlarını göz önünde bulundurursak almış olduğumuz çalışanlar nezdinde beklentinin biraz altında kalmış olsa bile en son noktaya kadar zorladığımız ve kazanım olarak elde ettiğimiz en iyi rakam olarak bunu deklare edeyim. Şöyle düşünün bir ip var; hükümet tarafında bizim tarafımızda. Bunu çekiyoruz çekiyoruz son ana kadar geriliyor bazı şeyler ve son bir tık kalıyor. Biz bu noktada alabileceğimiz en iyi zammı aldık.” dedi.
Genel ve hizmet kolu kazanımları yüzde 23
Genele ilişkin kazanımların hizmet koluyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Genel Başkan Tufanoğlu, “Hizmet kolunda mesela sadece tapu çalışanımız 11 bin 500 kişi için fazla mesai ücreti aldık buda aylık 150 lira gibi bir rakama tekabül ediyor yüzdelik dilime vurduğumuzda artı yüzde 5,5 gibi zam oluyor. Yine Kadastro çalışanlarımız için kadastro tazminatı yaklaşık 300 ile 400 lira çalışanlara göre değişir bu rakamı elde ettik. Yine AFAD çalışanlarımız için aylık 50 saati geçmeyecek fazla çalışma ücreti aldık. Buda 274 liraya tekabül ediyor. Karayolları çalışanları için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çalışanları için Koruyucu Giyim Yardımı elde ettik. İki yıllık 3 bin liranın üstünde bir rakam bunları toplam düşündüğümüzde genele ilişkin kazanımların üzerine eklediğimizde çalışanlarımıza ilaveten yüzde 4-5 gibi bir zam elde etmiş olduk yani yüzde 17,54 olarak düşünmemek lazım yüzde 22-23’e tekabül ediyor.” diye konuştu.
“Hükümetin teklifi üzerine ilaveten yüzde 5,5’lik bir zam elde ettik”
Ekonomik veriler ortaya konulduğunda ülkenin mevcut durumdaki şartlarında iyi bir toplu sözleşme süreci geçirdiklerini belirten Genel Başkan Tufanoğlu, “Tabii ki çalışanlarımızın önümüzdeki dönem içinde bir beklentisi var. Şuna emin olsunlar ki biz toplu sözleşme sürecinde genele ilişkin konularda ve hizmet koluna ilişkin konularda gerek toplu sözleşme masasında gerekse arkadaki diplomasilerde gelebileceğimiz en iyi rakama geldik. Hükümetin teklifi yüzde 12 idi. Biz bunu istişarelerle masada yüzde 17,54’e kadar çıkartabildik. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızla, Sayın Başbakanımızla yapılan görüşmelerin çok büyük bir etkisi olmuştur. Yani hükümetin teklifi üzerine ilaveten yüzde 5,5’lik bir zam elde ettik. Bunu da önemli bir kazanım olarak söylüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Hakem heyetine gidecektik ya da anlaşacaktık”
Son ana kadar devam eden pazarlıklarda son dakika bile bir kazanım elde ettiklerini vurgulayan Genel Başkan Tufanoğlu, şunları söyledi:
“Hakem heyetine gidecektik ya da anlaşacaktık. Biz hizmet kollarını koyduk ülkenin mevcut durumunu ortaya koyduk aldığımız yüzdelik zammı ortaya koyduk. Birde biliyorsunuz Kuzey Irak’ta, Suriye’de savaş halindeyiz bir operasyon devam ediyor. Ekonomik veriler ortada daha önceki gün Amerika Birleşik Devletleri’nin vize başvurularını almayacağını söylemesinden sonra dolar kurunun nereye geldiğini görüyorsunuz. Biz bu toplu sözleşmeyi hakem heyetine götürseydik hizmet kolundaki kazanımlarımızı kaybedebilirdik. Oran olarak geçmiş yıllara baktığımızda çok büyük bir artısı gelmiyor ve Türkiye’de bir kaos ortamı oluşturmak isteyen kişiler için de bir zemin hazırlanmış oluyordu. Bunların hepsini düşündüğümüzde biz bu toplu sözleşmede çok iyi kazanımlar elde ettiğimizi düşünüyoruz. 7 Haziran seçimlerinin sonucunda 1 Kasım sürecini yaşadık. 3. Dönem Toplu Sözleşmeyi tam o tarihler ortasında yaptık yüzde 18 zam elde ettik şimdi elde ettiğimiz zam kümülatifte yüzde 17,54 yani yakın ki Türkiye 15 Temmuz gibi bir süreci yaşadı. Ekonomik veriler ortada hizmet kollarıyla beraber mevcut durumu da düşündüğümüzde iyi bir toplu sözleşme süreci geçirdiğimizi düşünüyorum.”
“Elimize taşları-sopaları alıp camları kırınca kaybeden yine biz olacağız”
Bir önceki toplu sözleşmede Kon TV’ye konuk olduğu programda Tapu Kadastro Teşkilatı’na bin 500 personel alınacağının müjdesini verdiğini hatırlatan Genel Başkan Tufanoğlu, “Bu çok önemli bir kazanım yani Tapu Kadastro Teşkilatı’na dışarıda iş bekleyen istihdam bekleyen kişi için hem de Tapu Kadastro çalışanlarının iş yoğunluğunu azaltmak için bir kazanımdı. Her kesime faydası olan bir kazanım olarak düşünüyoruz. Bu nereden doğdu? Biz toplantılarla-ziyaretlerle iş yerlerine gittiğimizde çalışanları dinliyoruz. Sıkıntılarınız ne? Biz tabandan aldığımız talepleri alıp bir havuzda topluyoruz sonra bu havuzda komisyonlardan geçirerek olgunlaştırıp toplu sözleşme taleplerimizi buradan oluşturuyoruz dolayısıyla gerçekçi karşılanabilir talepler ve karşılığını da toplu sözleşmelerde alıyoruz. Yani burada şuna takılmamak gerek ‘bu kazanımı elde ettik bunu elde edemedik’ sonuçta Türkiye’de 657 sayılı devlet memuru kanunu 1960 yılından beri olan bir kanun 657’den fazla değişmiş. Onun için sıkıntılar büyük işte göstergelerle ilgili sıkıntılar var matrahla ilgili sıkıntılar var vs. bunları çoğaltabiliriz ama bunlar bir anda çözülmez bunları zaman içerisinde diyalogla çözeceğiz. Ücret sendikacılığı artık geride kaldı. Az öncede söylediniz işte elimize taşları-sopaları alıp camları kırınca kaybeden yine biz olacağız dolayısıyla diyalog halinde gelinebilecek en üst limitleri zorlayarak kazanımlar elde etmeye çalışıyoruz. Memur-Sen’in misyonuna bakarsanız biz sadece ücret sendikacılığı yapmıyoruz bunu her toplantımızda ifade ediyoruz.” şeklinde konuştu.
“Memur Sen ülkemizin her anlamda savunmasını yapıyor”
“Türkiye çok kritik bir süreçten geçiyor burada Memur Sen olarak geçmiş dönemde her türlü inisiyatifi aldık yine almaya devam ediyoruz.” diyen Genel Başkan Tufanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Memur Sen sadece salt sendikacılık yapmıyor aynı zamanda bir yardım kuruluşuyuz aynı zamanda bir vakıf görevi görüyoruz. Uluslararası anlamda mesela geçtiğimiz ay bir program vesilesiyle ben Kudüs’teydim. Orada Müslümanların yaşadıkları sıkıntıları bir rapor haline getirdik sunduk. Arakanlı Müslümanlar Bangladeş’e sığındı oraya bir genel başkan yardımcımız gitti ve oradaki durumu yerinde tespit etti ve bununla ilgili raporu Memur Sen’e sundu. Gönül coğrafyası diyoruz. İki ay öncede Balkanlardaydık orada bir programa katıldık. Yani görevi sadece toplu sözleşme olarak çalışanların mali ve sosyal hakları olarak düşünmemek lazım uluslararası platformda da Memur Sen ülkemizin her anlamda savunmasını yapıyor.”
“Çalışanların sorunları çok, zaman içerisinde çözeceğiz inşallah”
Genel Başkan Tufanoğlu, Kadastro’daki öncelikli taleplere değinerek, “Kadastro’da 2012 yılında Kadastro Tazminatı adında bir ödeme vardı 2012 yılında kanun hükmünde kararname ile birlikte kaldırıldı eşit ücret adı altında bir uygulama neticesinde arkadaşımız araziye çıkıyor fakat bununla ilgili herhangi bir ücret alamıyordu. Biz bunu az önce ifade ettim 350 ile 400 lira arasında bir rakam toplu sözleşmede bir kazanım olarak elde ettik. Kadastro’da öncelikli talebimiz buydu ve bunu elde ettik. Bu önemli bir kazanım Tapu teşkilatında mesela arkadaşlarımız fazla mesaiye kalıyordu biliyorsunuz gayrimenkul sektörü Türkiye’de son 15 yılda yüzde 300 artmış durumda Tapu Kadastro teşkilatının yıllık bütçeye getirisi 10 katrilyon bütçeye harçlardan bir katkısı var. İşlem sayısı yıllık 8 milyona çıkmış. Yıllık 20-25 milyon vatandaşımız Tapu Kadastro müdürlüklerini ziyaret ediyor önemli bir kuruluş burada bakıyorsunuz iş yoğunluğu artmış personel sayısı yüzde 10 artmış personel ihtiyacı var dedik toplu sözleşmede talep ettik aldık. Saat 17.00’dan sonra arkadaşlarımız çalışıyor dedik fazla mesai vermemiz lazım dedik bütün çalışanlara aylık 150 liralık bir rakam aldık. Yine AFAD’da arama kurtarmaya gidiyor mesai 08.00-17.00 siz mesaiden sonra arama kurtarma faaliyetini bırakın diyebilir misiniz? Mümkün değil fazla mesai almıyor biz bunu talep ettik. Mesela araç kullanıyor arkadaşlarımız normalde bu araçları kullanmaması lazım arama kurtarmacılar veya karayolcu arkadaşlarımız bunların ücreti ödenmiyordu. Bunları aldık yani araziye gidiyor mühendis arkadaşımız bunun bareti var, yeleği var, botu var, montu var. Vermiyor devlet koruyucu giyim istedik 3 bin lira iki yıllık aldık yani taleplerimiz haklı olarak bir karşılık buldu çünkü gerçek talepler tabandan aldığımız talepler dolayısıyla genele ilişkin düşündüğümüzde çalışanların sorunları çok zaman içerisinde çözeceğiz inşallah.” ifadelerini kullandı.
Kudüs izlenimleri
Mirasımız Derneği organizasyonuyla düzenlenen program vesilesiyle ziyaret ettikleri Kudüs hakkında izlenimlerini paylaşan Genel Başkan Tufanoğlu, şunları aktardı:
“Ben daha önce Kudüs’e gitmemiştim orada zulmü yerinde gördük. Mescidi Aksa’nın kapılarının hepsinde İsrail polisi ve askerleri var. Onların Ağlama Duvarı bizim Burak Duvarı dediğimiz kısımdan bir giriş kapısı kısmı açmışlar. Oradan haftanın belli günleri silahlı askerler ortalarına üç-beş tane Yahudi’yi almış Mescidi Aksa’nın içerisinde gezdiriyorlar. Bunu bizzat gözlerimle gördüm kendi mescidimize girerken kapıdan geçerken seni durduruyor ‘kimsin’ diyor, ‘pasaportunu göster’ diyor. Zaten İsrail’in orada yapmış olduğu politikaları az çok televizyonlardan izliyoruz. Mesela El Halil’e gittik orada Hazreti İbrahim peygamberimizin kabrine gittik. Orada turnikelerden geçtik askerler bir kısmımızı içeriye almadı. Yani kendi ibadethanelerimizde kendi topraklarımızda İsrail askerlerinin zulmü ile karşı karşıyasınız. Yani orada Müslümanlara karşı bir zulüm bir baskı ambargo var. Hastaneleri ziyaret ettik ilaçla ilgili sıkıntıları var. Özellikle Batı Şeria’da bir hastaneye gittik tıbbi ve medikal malzemelerin gelmesi izne tabi dolayısıyla orada ciddi bir ambargo var. Hastalar gerekli hizmeti tedaviyi alamıyorlar. Orada en çok şu dikkatimi çekti: Mescidi Aksa 140 dönümlük bir alan bu alanın bir kısmında Müslüman mahalleleri var bir kısmında Yahudi bir kısmında Hıristiyan, Ermeni mahalleleri var. Mescidi Aksa’nın etrafını gezdiğimizde Müslüman mahallelerinin çöpleri dahi toplanmıyor. Yahudi, Hıristiyan, Ermeni mahallerinde çöp arabaları geziyor Müslümanların olduğu yerde çöpler yığılmış durumda bu bile bir zulüm aslında ekonomik verilere baktığınızda çok pahalı Kudüs bir suyu 5 liraya alıyorsunuz. Sonuçta oradaki Yahudilerin dışarıdan Amerika’dan bir para sübvansiyonu var. Müslümanlar orada ekonomik veriler altında ezilmiş durumda dolayısıyla bir zulüm var. Biz bunu yerinde tespit ettik ve Türkiye’ye bakış açıları çok güzel Filistinli kardeşlerimizin camiye gittiğimizde evleri ziyaret ettiğimizde Türk bayrakları var. Çocuklar özellikle ‘Erdoğan, Erdoğan’ diye slogan atıyorlar. Yani Türkiye’yi çok seviyorlar. Orayı sahipsiz bırakmamamız lazım gidip görmek ziyaret etmek lazım dini vecibelerimizi yerine getirdiğimizde Mescidi Aksa’yı da sahipsiz bırakmamak lazım diye düşünüyorum. İsrail’in bir politikası var milim milim ilerliyorlar sanki hiçbir şey olmamış gibi hissediyorsunuz ama aslında adım adım geliyorlar. Bunu orada hissettik biz orada ecdadımızın eserlerini gördük Abdülhamid Han’ın Saat Kulesi’ni gördük oradaki Osmanlı eserlerini gördük. İnsan duygulanıyor yani orası bizim gönül coğrafyamız oraya sahip çıkmamız lazım.”
“Çalışma hayatı anlamında ILO önemli bir örgüt “
Genel Başkan Tufanoğlu, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da gerçekleştirilen ILO Avrupa Bölge Toplantısı hakkında şu bilgileri verdi:
“ILO Birleşmiş Milletlere bağlı 3 yıl sonrada 100’üncü yılını kutlayacağımız bir örgüt. Üç sac ayağından oluşuyor: İş veren, işçiler ve hükümet. Her ülkeyi temsilen o ülkenin en fazla üyeye sahip sendikası gidiyor. 10’uncu Avrupa Bölge Toplantıları İstanbul’da gerçekleşti. Orada bile bazı şeyleri gördük. Uluslararası sendikalı örgütler var; ITUC ve ETUC dediğimiz. Burada bir lobi çalışmasıyla beraber Avrupa’da bulunan sendikalar Türkiye’yi protesto etmek için toplantıya katılmadılar ve Türkiye’deki bu toplantının İstanbul’da gerçekleşmemesi için ciddi anlamda bir kulis çalışması yaptılar. Katılan ülkeler; Rusya, Belarus, Arnavutluk, Makedonya, Azerbaycan, Kazakistan 5-6 ülke katıldı. AB ülkelerinden yok. ETUC’ te kim var biliyor musunuz? KESK ve DİSK var. Bunların öncülüğünde Türkiye’de özellikle FETÖ ile ilgili operasyonlardan dolayı gerek gazetecilerin tutuklanması gerek bildiğiniz konular bunları gerekçe göstererek Türkiye’de bu toplantının yapılmaması ‘yapılırsa da katılmayacağız’ diye KESK’in öncülüğünde bir karar aldılar. Dertleri tamamen uluslararası siyaset. Orada Türkiye’nin zor duruma düşürülmesi ama bizde tabi gerekli lobi çalışmalarını yaparak Türkiye’de bu toplantının gerçekleşmesini sağladık. Orada alt komisyonlar oluşturuluyor. Sendikalar adına da grup oluşturuldu bu grubun oluşturulabilmesi için üç ülkenin sendikasının temsil edilmesi lazım gruplar oluşmazsa toplantı iptal olacak. Bunun için bile bir çalışma yapıldı ama elhamdülillah bir sıkıntı çıkmadan raporda güzel hazırlandı. 4 gün boyunca biz ülkemizi Memur Sen olarak temsil ettik. Orada Türkiye aleyhine konuşmalar protestolar yapıldı. Orada bile gördük Türkiye’nin yalnızlaştırılmak istendiğini Türkiye’nin uluslararası arenada bir ablukaya alınmak istendiğini gördük. ILO niye önemli? Uluslararası anlamda çalışma örgütünün burada çalışma şartlarının oluşturulması uluslararası anlamdaki sıkıntılar buraya taşınıyor ve burada çözüm bulunuyor. Çalışma hayatı anlamında ILO önemli bir örgüt dışarıdaki bizim Türkiye aleyhine olan örgütler bu tür organizasyonları kullanarak Türkiye’yi yalnızlaştırmak Türkiye aleyhine propaganda yapmak istiyorlar. Buna biz müsaade etmedik orada tabi Memur Sen vardı, Türk-İş vardı diğer sendikalardan da katılımlar oldu.”
“Memur Sen öncülüğünde İslam İş Birliği Teşkilatı’na bağlı bir emek platformu oluşturmak için çalışma başlatıldı”
Türkiye’nin, sendikacılık anlamında Orta Doğu ve Balkanlara yönelik bir çalışması olup olmadığına dair soruya Genel Başkan Tufanoğlu, “Birleşmiş Milletler’den sonra dünyadaki en büyük örgüt İslam İş Birliği Teşkilatı olarak geçiyor. Şimdi BM’nin altında çalışma örgütü olarak bir ILO var, Arap Birliği’nin altında bir çalışma örgütü var, Afrika Birliği’nin altında bir çalışma örgütü var ama İslam İş Birliği Teşkilatı’na bağlı bir çalışma örgütü yok. Biz geçtiğimiz yıl Memur Sen olarak İslam İş Birliği Teşkilatı’na bağlı 156 ülkeden 110 sendika genel başkanını İstanbul’da İslam Dünyası’nda sendikacılık adı altında bir sempozyum yaptık. Bugüne kadar yapılmamış bir sempozyum, 7 gün sürdü ve 110 sendika genel başkanına hem İstanbul’u gezdirdik hem ülkemizi tanıttık. 15 Temmuz sürecini anlattık. Başbakanda toplantımıza katıldı. Amacımız İslam İş Birliği Teşkilatı’na bağlı ülkelerin altında bir emek platformu oluşturmak. Bunun için ilk adımı attık ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da ilettik. Uluslararası anlamda Dışişleri Bakanını yanına çağırarak bunun önemli olduğunu ve İslam İş Birliği Teşkilatı toplantısında bunun gündeme getirilmesini talep etti ve gündeme getirildi. Bununla ilgili bir çalışmayı başlattık inşallah önümüzdeki süreç içerisinde biz böyle bir yapıyı kuracağız. İslam İş Birliği Teşkilatı’na bağlı ülkelerin altında bir emek platformu oluşturmak için bir çalışma başlatıldı şuan Memur Sen öncülüğünde başlatıldı. Bu toplantıyı İstanbul’da gerçekleştirdik 1 buçuk yıl geçti üzerinden 50’ye yakın ülkede iade-i ziyaret yaptık. Venezüella’dan Arjantin’den tutun Afrika’nın Fildişi’ne kadar Orta Doğu’da Filistin’e kadar Balkanlar’da Arnavutluk’a kadar İslam ülkelerine giderek yerinde ziyaretlerde bulunduk ve bu çalışmanın sürdürülebilir olduğunu gösterdik.” yanıtını verdi.
Kuzey Irak’taki tartışmalı referandum
Kuzey Irak’ta yapılan tartışmalı referandumla Suriye’de oluşturulmak istenen terör devletinin birlikte düşünülmesi gerektiğine dikkati çeken Genel Başkan Tufanoğlu, şu görüşü paylaştı:
“Kuzey Irak’taki referandum 25 Eylül’de gerçekleştirildi aynı tarihlerde Suriye’deki kantonlarda yerel seçimler yapıldı. Şöyle kısa bir tarihsel geçmişine bakacak olursak Osmanlı döneminde Musul 1895 yılları diye hatırlıyorum bir vilayet olarak geçiyor ve Kerkük ile Süleymaniye bunun ilçeleri diye geçiyor. Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale’de Kut'ül Amare’de çeşitli zaferlerimiz olsa da kaybettik dolayısıyla Mondros Ateşkes Mütarekesi imzalandı. Mondros şunu diyor: ‘Osmanlı askerlerinin olduğu topraklar Osmanlı’nındır’ Musul’da bizim askerlerimiz vardı tabi İngilizler bu Musul ve Kerkük noktasında petrol yataklarının çok zengin olduğunu bildikleri için Mondros Ateşkes antlaşmasının 7. Maddesi ne der? ‘Her hangi bir ayaklanma olduğunda işgal kuvvetlerinin orayı ele geçirme hakkı vardır’ der. 7. Maddeye dayandırarak 8 gün içerisinde Musul’u işgal ederler dolayısıyla bu tarihsel geçmişe baktığımızda Musul 1920 yılında Osmanlı Meclis-i Mebusan’ında Misak-ı Millî sınırları içerisine alınır ve Lozan Antlaşması 1922 yıllarında başlar. Lozan’da anlaşılamayan bölge Musul ve Kerkük daha sonra 1926 Ankara antlaşmasıyla beraber İngilizlere teslim edilir. Aslında Musul ve Kerkük Misak-ı Millî sınırları içerisindedir buranın demografik yapısının o yıllardan bugüne değiştirildiğini hepimiz biliyoruz. Çok farklı uygulamalarla beraber dolayısıyla İngilizlerin bir dönem yaptığını Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti oluşturmakla ABD yapıyor.”
İdlip operasyonu
“Türkiye’nin güvenliği için terör koridorunun oluşmaması için Afrin’deki PKK/PYD unsurlarının Akdeniz’e inmemesi için biz kendi güvenliğimiz için şu anda İdlip’e girmiş durumdayız.” vurgusu yapan Genel Başkan Tufanoğlu, şöyle devam etti:
“Bir sonraki aşamada Afrin olmalıdır. Bence buradaki sorun çocuklarımızın geleceği ile ilgili Türkiye’nin bekasıyla ilgili bir sorun. Kuzey Irak’ta yayın yapan Rudow resmi yayın organı meteoroloji haberlerine baktığınızda yukarıdan Sivas’tan alıyor İskenderun’dan aşağıya kadar bölgeyi Kürdistan olarak gösteriyor resmi yayın organında yani amaçlarının ne olduğu ortada uluslararası anlamda baktığımızda öncelikli kim var İsrail var. Arz-ı Mev'ud dediğimiz bölgenin Yahudileştirilip büyük İsrail’i kurma düşüncesi bunun bir adımı olarak görüyorum. Oradaki Kürtler’in de Türkmenler’in de Araplar’ın da bu oyunun bir parçası olmaması lazım Irak’ın Suriye’nin toprak bütünlüğü çok önemli şimdi orada emperyal güçlerin amacı ne? Parçalayıp orayı istediği gibi yönetmek. Bunu çok iyi anlatmamız lazım bizim coğrafyamızda kan ve gözyaşı eksik olmuyor. Irak’ta, Suriye’de aynı şekilde bu bağımsızlık ilan edilirse orada kan ve gözyaşı eksik olmaz. Bir de şunu düşünün kuzeyinde Türkiye var, kuzey doğusunda İran var, güneyinde Irak var yaşama şansın yok. İsrail Siyonizm destekliyorsa bir şey vardır oradaki Müslümanların bunu düşünmesi lazım.”
ABD’nin vize yasağı
ABD’nin vize yasağı ile Türkiye’ye diz çöktürmeyi planladığını dile getiren Genel Başkan Tufanoğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’yi uluslararası anlamda yalnızlaştırmak, ekonomik olarak çökertmek istiyorlar. Bunu 4-5 yıl öncesinde yaşadık. Faizler Gezi olaylarından önce yüzde 4-4,5’lardan şimdi yüzde 10,5’ları konuşuyoruz. Enflasyon keza öyle ihracatımız 160 milyar dolara dayanmıştı geri geldi. Merkez Bankası’ndaki paramız belli bir rakama 130-140 milyar dolara çıktı 100 milyar dolara indirildi. Yani bunlar hep bir operasyon uluslararası anlamda Türkiye’ye karşı şunu diyorlar: ‘sen eskisi gibi otur sesini çıkartma. Sen Filistin’e gitme. Sen Arakan’a gitme. Sen Balkanlara gitme. Sen Kafkasya’ya gitme. Sen Afrika’ya gitme. Ne işin var buralarda?’ Sen niye Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda çıkıp ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyorsun? Bunların hepsi bir neticedir o yüzden vatandaşlarımızın burada siyasi görüşüne bakmaksızın bakın bu ülke hepimizin yarın gidersiniz oyunuzu istediğiniz partiye atarsınız ama milli menfaatler ön planda olduğu zaman çok farlı davranmanız lazım. Burada CHP’lisi de Ak Parti’lisi de MHP’lisi de Saadet Parti’lisi de Büyük Birlik hepsi için söylüyorum. Biz bunu uluslararası anlamda görüyoruz toplantılarda görüyoruz yurt dışı ziyaretlerinde görüyoruz. Emin olun ümmetin Müslümanlığın ‘son kalesi’ diyorduk ya ‘tek kalesi’ olmuşuz. Bizden beklenti çok büyük. Osmanlı 600 yıl hükmetmiş Afrika’ya gidiyorum dillerine bakıyorsunuz Fransızca sömürülmüş ve 40 senede dillerini öğretmiş Fransızlar. Osmanlı kaç yüz yıl hükmetmiş dilini öğretmemiş sömürmemiş. Osmanlı döneminde Hıristiyan’ı da Yahudi’si de Ermeni’si de kardeş içinde yaşamış bir ayrıcalık yapmamış. Hiçbir zaman emperyal olmamış. Osmanlı İmparatorluğu dememek lazım imparatorluk, ‘emperyal’den geliyor yani bir sömürü yapmamış ama şu ana geldiğimiz zaman Amerika Birleşik Devletleri, emperyal güçler bir şirket gibi yönetiliyor orada kârı varsa gidiyor kârı yoksa insani boyuta bakılmıyor birde Müslümansan daha çok katliam yapılıyor.”
Genel Başkan Tufanoğlu’nun konuk olduğu program: