İktidar kanadından Ayasofya Cami'nin yeniden ibadete açılabileceği yönünde açıklamalar gelirken toplumun farklı kesimlerinden de konuya dair destek açıklamaları geldi. Öncelikle bizler de bu açıklamaları desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Çünkü Ayasofya, dünyanın en mühim tarihi miraslarından biridir. Fethin sembolüdür. Fatih Sultan Mehmet Han’ın bizlere cami olarak bıraktığı emanetidir. Bir iç siyaset meselesi değil, 86 yıllık özlemin karşılığıdır.
532-537 yılları arasında İstanbul'un tarihî yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bir patrik katedrali olup 1453 yılında İstanbul'un cihan devleti Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınmasından sonra Fatih Sultan Mehmet Han tarafından camiye dönüştürülmüştür. 1935 yılından beri müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimarlık tarihinde de önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır.
Bizans döneminde birçok kez yıkılan Ayasofya, 1453’te camiye dönüştürüldükten sonra Fatih Sultan Mehmet Han’ın gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir.
Cami, müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Günümüze kadar gelmesinin sebebi Osmanlı’nın özenle bakması ve hoşgörü göstermesidir. İstanbul’u fethederek Peygamber Efendimizin hadisine mazhar olan Fatih Sultan Mehmet Han, şehre girdiğinde ilk uğradığı yer Ayasofya olmuştur. İki rekat namazını bu kutsal mabette kılıp ilk Cuma namazına yetiştirilmesi için emir verir. İlk Cuma’dan sonra bu kutsal mabedi camiye çevirerek olması gereken şekilde hizmete açmıştır. Sonrasında Sultan Fatih, 1 Haziran 1453 de Ayasofya için bir vakıf kurar ve aşağıdaki vakıf senedini yazdırır:
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.
Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse, Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir”
Fatih Sultan Mehmet Han’ın yazmış olduğu vakfiyeye göre, tapusunun da devletimize ait olduğu göz önünde bulundurulduğunda Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi kanunlara aykırıdır. Çünkü Ayasofya bir mirastır. Şimdi -Allah korusun- Hristiyanlar İstanbul’u almış olsalar bir dakika bile müze olarak bırakmazlar ve anında kiliseye çevirirler. Bu durum mabedin geçmişte onların elinde olması ile ilgili değildir. Bakınız Endülüs Emevilerinin o muazzam eseri; Kurtuba Camii’nin durumu ortada. Endülüs yıkıldıktan sonra bu muazzam eserin ortasına bir kilise inşa edildi. Şu an buraya başınızda şapka ile giremezsiniz. İçeride bırakın namaz kılmayı, ellerinizi açıp dua etmeye kalksanız sizi nazikçe kapı dışarı ediyorlar. Biz onlar gibi hassas ve kuralcı değiliz. Çok rahatız. Hatta üzülerek ifade etmeliyim ki aşırı rahatız. Çağ açıp çağ kapatan, dünyanın tarihini değiştiren ecdadımızın kemiklerini daha sızlatmamak adına, fethin sembolü olan Ayasofya’nın derhal ibadete açılması gerekmektedir. Bu kutsal eserin camiye çevrilmesi insanlığın selameti için de büyük önem taşımaktadır. Tüm dünyaya yeniden inancımızın o muazzam hoşgörüsünü yaymak adına, yeniden diriliş adına, tarih sahnesindeki yerimizi yeniden almak adına, tüm insanlığın kurtuluşu için Ayasofya’nın camiye çevrilmesi bir zaruriyettir.
Kıbrıs davasında da Ortodoksluğun oynadığı büyük rol göz önündedir. Ayasofya’nın müze haline getirilmesi, Hıristiyanlığın İstanbul üzerindeki emellerini bertaraf etmemiştir. Bilakis cesaretini arttırmıştır. Bu açıdan Ayasofya’nın yeniden cami olmasını diliyor ve Memur-Sen’imizin Merhum Kurucu Genel Başkanı Mehmet Akif İnan’ın sözlerine değinerek yazıyı nihayete erdirmek istiyorum:
‘’Ayasofya konusu, dostla düşmanı birbirinden ayırmanın, safları belirlemenin bir ölçüsüdür. Ruhundan köleliği silkip atmanın aktüel ölçüsü, bugün Ayasofya’dan yana olmakla beliriyor. Ayasofya bir mimari realite değil, bir idrak mihengidir. Ayasofya, ruhumuza nakşolmuş bir davanın anahtarıdır şimdi. Onun kapısını açınca, fetih görünür ancak.’’