İstiklâl Marşı Medeniyetimizin HulâsasıdırGarb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?
12 Mart 1921-12 Mart 2017; bu mübarek toprakların üzerinden hiç eksik olmayan bir ruhun, bir varoluş bilincinin, kelimeler marifetiyle mücessem hale gelmiş olan İstiklal Marşı, dün olduğu gibi bugün ve gelecekteki bağımsızlık şuurumuzun ifadesidir aynı zamanda.
İstiklal Marşı, bir tarihsel süreçte yaşanmış olaylara, kökü fıtrata kadar uzanan tarihi bilinçten hareketle “ben/medeniyet idrakinin” oluşturduğu bağımsızlık ve hürriyet şuurunun bir cevabıdır. Fakat bu açıklama, onu tarihin bir dönemine ve mekana hapsederek, gerçek anlamını gizler.
İstiklal Marşı, mazinin şuuruyla geleceğin kuruluşunun ifadesidir aynı zamanda. Onun için eskimez. Onun için ufku sonsuzluğa nispettir.
Hitabı, sen, ben ve odur. Yani, biz idrakine sahip ferttir. Her bir fert, başta kendi toplumu olmak üzere, bütün dünyaya karşı sorumluluk taşır. Bu yönüyle de, İstiklal Marşı, milletin anayasasıdır. Çünkü her bir kelimesi, her bir satırı yerli bakış, evrensel konumlanıştır.
Evet… İstiklal Marşı, yerli bakış, evrensel konumlanıştır. Çünkü her bir satırı şühedanın kanlarıyla vatan kılınmış bu topraklara sımsıkı tutunarak, bir rasat gibi, bütün evrene bakmayı öğütler. Evren, salt bir mekan ifadesi değildir. Evren, “yerin, göğün ve ikisinin arasındakilerin” içinde yaşadığı mekana, zamana ve olaylara tekabül eder.
İşte biz bu bilinçle, geçmişimizi okuyoruz, şimdiyi yorumluyoruz, gelecek tasavvuru oluşturuyoruz.
Son batının yükselişi ve hükümran olduğu beşyüz yılın muhasebesini, yaşadığımız olaylar çerçevesinde güçlü bir idrakle muhasebeye tabi tutarken, fıtratımıza da dokunarak inancımızın oluşturduğu irfanla hareket etmiş atalarımızın öğütleri doğrultusunda “Adil Bir Dünya” için cehd ve gayretle çalışıyoruz.
1500’lü yıllardan başlayıp, son iki yüzyılda iyiden iyiye dünya insanlığı üzerinde vahşi politikalarla baskı oluşturan emperyalizmin, yeni kaos stratejilerine maruz kaldığımız bir dönemde, İstiklal Marşı’nın her bir kelimesi üzerine tefekkür edip, eylem geliştirmemiz gerekiyor.
Sevr Mağarasındaki “Korkma” nidasını her zerresinde hissetmiş bir şuurun söze gelişi olan İstiklal marşı, kendi medeniyet kodlarımızdan hareketle, yeni bir söz, ideallerimize doğru yeni bir eylem tarzı geliştirmemizin de yol göstericisi olacaktır.
Dünya bir hercümerçle savruluyor. Dünya sisteminin sahipleri, toplumları baskı altında tutmak, onları ayartarak yönetmek için kullandıkları eski sözlerinin işe yaramadığını çok iyi bilmektedirler. Ellerinde sadece kriz ve kaos silahları kalmıştır. Tabiri caizse eski muhaldir, yeniye dair de herşeyi tüketmişlerdir. Sömürgen akılları iflasın eşiğinde beklemektedirler. Özellikle bölgemizden başlayarak, dünya ölçeğinde giriştikleri yıkım mühendisliği de işe yaramayacaktır. Dedik ya ellerinde kala kala kaos ve kriz stratejileri kalmıştır. Onun da maliyeti yüksektir.
Memur-Sen olarak bizler, işte tam da bu zeminde, İstiklal Marşı’ndan edindiğimiz şuurun oluşturduğu tesanütle hareket ederek, siyasetten ekonomiye, akademiden medyaya, sendikacılıktan devlet anlayışına kadar bütün kurum ve kuruluşların, oluşacak yeni döneme ilişkin cihazlarla donatılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu vesilesiyle İstiklalimizi “Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın” duasıyla kayıtlayan Merhum Mehmet Akif Ersoy’a rahmet dilerken, Rabbimiz bizlere de bu istikbale doğru yaptığımız kutlu yürüyüşümüzde İstiklal Marşı’nın şuurundan yoksun bırakmasın.

Bu gönderiye henüz kimse yorum yapmadı