Bütün bu darbe süreçlerinde bir başbakanın ve iki bakanın idam edildiği, siyasetçilerin derdest edildiği, binlerce kişinin hapishanelere doldurulduğu, işkencelerden geçirildiği kara günler yaşandı. Bütün ülke baştanbaşa terörize edildi. Millet iradesi postallarla çiğnendi.
Darbe sistematiğinin en kanlılarından olan 12 Eylül’ün en temel özelliği devletin ruhunu tümüyle darbeci anlayışla inşa etmiş olmasıydı. Defalarca değiştirilmesine rağmen Anayasa’ya sinmiş bu ruhtan arınabilmiş değiliz. Mevzuattan müfredata, bürokrasiden devlet felsefesine kadar bu ruh Damoklesin kılıcı gibi başımızın üzerinde sallanıp durmaktadır.
Şüphesiz, 16 Nisan referandumuyla kararlaştırılan ve 2019’da tam anlamıyla geçilecek olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle darbeci zihniyet iyice geriletilmiş olacaktır.
Lakin darbeler olmasa da darbeci anlayışın beslendiği paradigmadan kurtulmak için bürokratik sistemde değişiklik yeterli değildir. Tam bir arınış ancak, darbenin arkasındaki emperyalizmden içerideki etkenlere kadar darbe sistematiğini harekete geçiren bütün faktörlerle hesaplaşmaktan geçmektedir.
12 Eylül darbecileriyle yargı önünde geç hesaplaşıldığı için darbeciler maalesef hak ettikleri cezayı almadılar. Yanı sıra 12 Eylül’ün psikolojik ayağını yürüten başta medya olmak üzere iş dünyası ve yargı ayağına dokunulmadı. 12 Eylül’de darbenin dış bağlantısına karşı da güçlü bir koruma geliştirilemedi. Bütün bunların sonucunda emperyalizmin “Bizim çocuklar” dediği tetikçiler önce 28 Şubat’ta sonra da 15 Temmuz’da milli iradenin karşısına çıktılar.
Mücadele edilmesi gereken en önemli etken şüphesiz darbe sistematiğinin dış merkezidir. Darbe sistematiğinin son halkası olan 15 Temmuz, milletin destansı karşı koyuşuyla püskürtüldü ancak emperyalizm oyunlarına devam ediyor. Her gün içerde yeni ihanet partnerleri üretmeye çalışırken bir yandan da küresel bir kuşatmayla millet iradesini boğmaya çalışıyor. Artık görülmelidir ki ihanetin yerel ayağı bir ihanet taşeronundan ibarettir. İçerdeki hainlere odaklanıldığı kadar dışardaki oyunlara karşı da uyanık ve tedbirli olunması gerekmektedir. Emperyalizmin üzerinde operasyon yapabildiği bir ülke olmaktan çıkarılması için Türkiye’nin dış bağımlılıklarının azaltılması veya tümden ortadan kaldırılması ve zayıf noktalarının güçlendirilmesi gereklidir.
Bu vesileyle 12 Eylül darbe girişimini, arkasındaki dış merkezi ve her darbede karşımıza çıkan ihanet taşeronlarını bir kez daha lanetliyor, her darbede darbecilerin karşısında ve milletin yanında duran, 15 Temmuz’da meydanlara ilk inen Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olarak bundan sonra da millet iradesini boğmaya kalkan her türlü güç ve girişimin karşısında durma kararlılığımızı yineliyoruz.