Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda başlayan 5’inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin açılış toplantısında konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Büyük Türkiye’den payımızı, Yeni Türkiye’den haklarımızı, Güçlü Türkiye’den payımıza düşen fırsat ve imkânları istiyoruz. Oransal zamla; devlet bütçesinde gerçekleşen dengelenmenin kamu görevlilerinin bütçesinde de gerçekleşmesini, taban aylığa zamla; kamu görevlileri arasındaki maaş makasının biraz daha küçülmesini, refah payıyla; maaş ve ücretleri kamu görevlilerinin üzerinden geçim derdi noktasında ferahlamasını, enflasyon farkıyla; olası sürprizlere karşı kamu görevlerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı koruma altına alınmasını teklif ediyoruz” dedi.
Kamu görevlilerinin 2020-2021 yıllarındaki sosyal ve mali haklarının belirleneceği 5'inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Reşat Moralı Toplantı Salonu’nda başladı. Ağustos ayını kapsayacak şekilde sürecek olan görüşmelerin startı, Kamu İşveren Heyeti Başkanı ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Başkanımız Soner Can Tufanoğlu, Genel Başkan Yardımcımız Gökhan Şimşek, Memur-Sen Yönetim Kurulu üyeleri, Memur-Sen’e bağlı sendikaların başkanları ve temsilcileri ile diğer memur sendikalarından yöneticilerin katılımıyla verildi.
Görüşmede Yalçın, tekliflerinin mali olarak rasyonel, özgürlük ve haklar anlamıyla da reformist olduğunu kaydederek, olumlu yanıt beklediklerini vurguladı.
Toplu Sözleşme Masası, Emek Örgütleri Arasında Çatışma ve Sataşmaya Değil, Kamu Görevlilerinin Hakkını Almak Mücadelesinde Paylaşma ve Dayanışmaya Vesile Olmalı
Toplu sözleşme masasının misyonunun kamu görevlilerinin emeklerinin değerini artırmak olduğunu ifade eden Genel Başkan Ali Yalçın, toplu pazarlık masasının hedefinin ise; “kamu görevlilerini sürdürülebilir adil refah düzeyine ulaştırmak, yasak ve engellerden kurtarmak, çalışma şartları noktasında saygın iş anlayışıyla buluşturmaktır” belirtti.
Yalçın sözlerine şu şekilde devam etti: Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak; Heyetimizin bütün üyelerinden bu misyon, hedef ve vizyon çerçevesinde sürece katkı ve katılım sağlamalarını bekliyorum. Ben inanıyorum ki; emek örgütleri ve buradaki temsilcileri toplu pazarlık masası ve sürecini, örgütsel rekabet sahnesi ya da dekoru olarak görmek ve kullanmak hatasına düşmeyecektir. Masanın emek kesimi tarafındaki herkesin konumu, durumu, yetki ve sorumluluk eşiği, diğerlerinin reddetmesini hukuken imkânsız, fiilen gereksiz hale getirecek kadar açık ve sarihtir. Heyetimizde yer alan yetkili konfederasyon temsilcisi ile yetkili sendikaların temsilcilerinin hareket ve yetki alanlarının kapsamı da sınırı da bellidir. Heyetimizdeki iki konfederasyonunun yani Kamu-Sen ve KESK temsilcilerinin de süreçte, masada ve oturumlardaki konumları ve durumları hem mevzuat hem de uygulama bakımından son derece açıktır.”
Toplu sözleşme masasının emek örgütleri arasında çatışma ve sataşmaya değil, kamu görevlilerinin emeklerinin hakkını almak mücadelesinde paylaşma ve dayanışmaya vesile olması gerektiğine dikkat çeken Yalçın, masanın sadece Sendikalar Heyeti açısından değil Kamu İşveren Heyeti açısından da misyon, hedef ve vizyon noktasında eşikler içerdiğine işaret etti.
Bu Masanın Gündemi Emektir
“Toplu pazarlık masası Kamu İşveren Heyeti açısından da, maaşları artırmanın, ücretleri iyileştirmenin, nimeti hatça bölüştürmenin, gelir dağılımında dengeyi ve adaleti tesis etmenin, gereksiz ve haksız yüklenen külfetlere son vermenin aracı olarak görülmelidir” diyen Yalçın, “Kamu İşveren Heyeti’nin Başkanı ve üyeleri de; emeğe hakkını teslim etmek, kamu görevlilerini ara rejim ve vesayet süreçlerinin ürettiği vehim ve yasaklardan azad etmek noktasında sorumluluk almakla mükelleftir. Kamu İşveren Heyeti hem kolektif irade olarak hem de tek tek her üyesi bakımından; ne cimri işveren ne de kurnaz tüccar mantalitesiyle sürece katkı sağlama hatasına kesinlikle düşmemelidir. Her birimizin ve her iki Heyetin kesinlikle hatırdan çıkarmaması gereken şudur ki; bu masanın gündemi emektir, bu masanın gündemi ekmektir. Toplu pazarlık, rakamların ve oranların hesaplanıp belirlendiği ekonomik işler ve matematik işlemler süreci değildir. Toplu pazarlık, insana ve emeğine verilen değerin belirlenip sisteme ve hayata aktarılmasının, medeniyet iradesi ve adalet terazisi zeminidir. Hem süreç hem de masa noktasında toplu pazarlığın; asli öznesinin insan, mutlak gayesinin adalet ve değişmez yönteminin taraflar arası eşitlik olduğunu unutulmamalıdır. Toplu sözleşme hakkının ve toplu pazarlık masasının; hem emeğin ederini ifade eden rakamları yükseltmeye, hem de emeği ve emek veren insanın değerini yüceltmeye matuf olduğu da hatırdan çıkarılmamalıdır” diye konuştu.
Genel Başkan Konuşmasında Önceki Dönem Toplu Sözleşmelerine de Değindi
Konuşmasında geçmişte imzalanan toplu sözleşmelere de değinen Yalçın, “2016-2017 yıllarını kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşmede masaya 744 teklif sunulmuş, masa toplam 211 kazanım üretmiş. Bunun anlamı, her hizmet kolunda ortalama 62 teklif sunulmuş ve masaya sunulan her 100 teklifin 28’i kazanıma dönüşmüştür. Benzer değerlendirmeyi 4. Dönem için yaptığımızda ortaya çıkan tablo bize şunu söylüyor; masaya sunulan teklif sayısı (bir öncekinde kabul edilenlerin de etkisiyle) azalırken, tekliflerin kazanıma dönüşme oranı ise artmış, birlikte çözme iradesi gelişmiş gözüküyor. 2018-2109 yıllarını kapsayan 4. Dönem Toplu Sözleşme sürecinde yetkili konfederasyon Memur-Sen ve her hizmet kolundaki yetkili sendikaların toplu pazarlık masasına taşıdığı teklif sayısı toplamda 652 olarak gözüküyor. Bir başka ifadeyle, toplamda 12 toplu sözleşme teklifi olduğunu düşünürsek ortalama her toplu sözleşme için 54 teklif sunulmuş. Sürecin yani toplu pazarlığın sonunda imza altına alınan toplu sözleşme metinlerinde 259 kazanım üretilmiş ve sorun çözüme kavuşturulmuş. Bir başka ifadeyle, masaya sunulan her 100 tekliften 40’ı kazanıma dönüşmüş, her 100 sorundan 40’ı çözüme kavuşturulmuş gibi düşünmek gerekiyor. Bunun anlamı şudur; toplu pazarlık masası, toplu sözleşme süreci; sorunların görülmesini, çözülmesini, ortak aklın harekete geçmesini sağlıyor. İşveren ve emek tarafı Heyeti temsilcilerinin birlikte akıl teri döktüğü bu masa; beklentilerin ifade edilmesine, tekliflerin haklılığının ispat edilmesine, kamu personel sisteminin birlikte ve katılımcı bir zeminde inşa edilmesine aracılık ediyor” ifadelerini kullandı.
Yalçın, 5. Dönem Toplu Sözleşme Sürecinde bu kazanımlardaki çıtanın biraz daha yukarı taşınması gerektiğini belirterek, yetkili konfederasyonun ve yetkili sendikaların sunduğu teklifler itibariyle toplam 624 teklifin sunulduğunu kaydetti. 4. Döneme göre teklif sayısında azalmanın olduğunu söyleyen Yalçın, bunun da 4. Dönem Toplu sözleşmeyle birlikte sorunların bir bölümü çözüme kavuşturulmuş olmasından kaynaklı olduğunu söyledi.
Emeğin Hakkının Ekonomik Öngörülere Mahkûm ve Mecbur Bırakılmasını Doğru Bulmuyoruz
Yalçın sözlerine şu şekilde devam etti: “Küresel düzeyde gerçekleşen finansal sıkılaştırma politikaları, ülkelerin iç üretim partnerlerini korumaya dönük gümrük duvarı kararları, ekonomi ve mali enstrümanlarda yaygınlaşan yerelleşme pratikleri olumsuz birçok sonuç üretti. Bölgesel çatışmalar ve küresel düzen üzerinden yürütülen diplomatik çatışma zeminlerinin ürettiği siyasi ve ekonomik belirsizliklerin finans, ekonomi, üretim, ihracat ve ithalat verileri noktasında birçok ülkenin hedeflerine, tahminlerine yönelik etkilerini görüyor ve gözlüyoruz. Benzer şekilde Türkiye’de de özellikle 2018 yılına yönelik enflasyon ve işsizlik odaklı verilerin tahmin ve hedef noktasında kâğıda aktarılandan çok farklı gerçekleştiğini hep birlikte müşahede ettik. Maaşların enflasyona karşı korunması ile enflasyon farkı uygulamasıyla kamu maliyesini koruma seçeneği arasındaki gel-git üzerinden oluşan sosyal maliyeti de Kamu İşveren Heyetinin gördüğüne inanıyoruz. Emeğin hakkının ekonomik öngörülere mahkûm ve mecbur bırakılmasını doğru bulmadığımı ifade edeyim. Emeğin hakkı, alın terinin ederi bütün bunlardan bağımsız bir kurguyla ortaya konmak zorundadır.”
Kamu Görevlileri Güvenceli Çalışmak İstiyor
Kamu görevlilerinin güvenceli çalışmak istediğini sözlerine ekleyen Genel Başkan Ali Yalçın, “Kamu görevlileri, kamu görevlisi sıfatı içinde kendilerine önem atfedilmesini engelleyen hatta kendilerini önemsiz gösterme verisine dönüştürülen unvanlarının, katsayılarının, ek ödeme ya da ek gösterge oran ve puanlarının değişmesini talep ve teklif ediyorlar. Aynı kurum içerisinde, aynı unvanlar arasında istihdam türüne dayandırılan bütün farklılıkların sistemden arındırılmasını istiyorlar. Maaşlarının ve ücretlerinin açlık-yoksulluk sınırı altında kalmamasını teklif ediyorlar. Yardımcı Hizmetler Sınıfı kapsamında görev yapan 110 bine yakın arkadaşımız bu masadan hizmet sınıflarının GİH olarak değiştirilmesini, öğrenimlerine uygun sınıf değişikliği imkânlarının gerçekleşmesi kazanımı bekliyorlar. Bu kazanım mümkün ve gerekli” şeklinde konuştu.
Kamuda Sözleşmeliliğe Son Verilsin, Kamu Görevlileri 3600 Ek Göstergeyle Buluşturulsun
Kamu görevlileri arasında farklı istihdam türlerinin olduğunu, güvencesiz ve kadrosuz istihdamın ürettiği risklerin oluşturduğu boşluğu 15 Temmuz öncesinde 31 Mart sonrasında bizzat görüldüğünü kaydeden Yalçın, “Kamuda sözleşmeliliğe ve mevcut sözleşmeli personelin de kadro hasretine son verilmesini istemek, devletin büyüklüğünü ve gücünü, milletin egemenliğini ve bağımsızlığını da güvenceye almaktır. Biz diyoruz ki; Kamudaki sözleşmeli personeli isteği doğrultusunda kadroyla geçirmelidir. Süreli-süresiz sözleşmeli şeklindeki ayırımı da, sözleşmeli personel statüsünde istihdam etme hatasını da sona erdirilmeli, bunun da ilk adımı bu masada atılmalı, kararı da bu dönemde verilmelidir. Ek gösterge konusunu toplu sözleşme masasında çözüme kavuşturalım, kamu personel sisteminde çok daha fazla unvanı ve kamu görevlisini 3600 ek göstergeyle buluşturalım istiyoruz. Bu masa ve süreç bunun için büyük fırsat, değerlendirmek ve ek gösterge sorununu kökünden bitirmek gerek” diye konuştu.
Kamu görevlilerinin gelir vergisi sorununa da değinen Yalçın, vergi indirimlerini, aflarının, istisna ve muafiyetlerinin gelir vergisi mevzuat ve uygulamalarında kamu görevlilerinin payına, düşük matrah, yüksek oranlı ve artan tutarlı gelir vergisi düştüğünü belirterek, “Biz diyoruz ki, kamu görevlileri, gelir vergisi mükellefi olarak vermeleri gereken vergiyi versin. Biz istiyoruz ki kamu görevlilerinin %15 oranının üstünde ödedikleri gelir vergisi tutarları, Kamu İşvereni tarafından tazmin edilsin” şeklinde konuştu.
Mevcut mevzuat ve uygulamanın, sendika üyesi olmakla olmamayı, yetkili sendika üyesi olmakla diğer sendikalara üye olmayı, hatta yetkili sendika olmakla kâğıt üzerinde üç kişilik sendika olmayı ayırmadığını kaydeden Yalçın, bu sorunun artık çözülmesi gerektiğini kaydetti. Yalçın, “Yetkili sendika üyesi olmanın toplu sözleşme ikramiyesini artırımlı almakla, yetkili sendika olmanın da diğer sendika üyelerinden dayanışma aidatı almakla farklılaştırılmasını istiyoruz” dedi.
Memur-Sen’in sunduğu tekliflerin rasyonel ve makul teklifler olduğunu söyleyen Yalçın, Memur-Sen’in özellikle demokratik ve sendikal haklar noktasında masaya taşıdığı tekliflerle ilgili olarak da, “Reformist ve Makbul” ifadelerini kullandı.
Büyük Türkiye’den Payımızı, Yeni Türkiye’den Haklarımızı İstiyoruz
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Masanın gündemini oluşturacak mali, sosyal ve özlük haklarına ilişkin tekliflere bakıldığında adalet temelli bakış rahatlığıyla ifade ve iddia ediyorum ki; Biz, 5. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerimizle; Büyük Türkiye’den payımızı, Yeni Türkiye’den haklarımızı, Güçlü Türkiye’den payımıza düşen fırsat ve imkânlarımızı istiyoruz. Oransal zamla; devlet bütçesinde gerçekleşen dengelenmenin kamu görevlilerinin bütçesinden de gerçekleşmesini, Taban aylığa zamla; kamu görevlileri arasındaki maaş makasının biraz daha küçülmesini, Refah Payıyla; maaş ve ücretleri kamu görevlilerinin üzerinden geçim derdi noktasında ferahlamasını, Enflasyon farkıyla; Olası sürprizlere karşı kamu görevlerinin maaş ve ücretlerinin enflasyona karşı koruma altına alınmasını teklif ediyoruz. Bizim bu tekliflerimizi Kamu İşvereni, siyaset noktasında ortaya koyduğu vaatleri hayata geçirmeyi sağlayacak teklifler olarak görmelidir. Bu tekliflere evet demesi, Kamu İşvereni ve Siyasi İrade açısından millete güven, refah, adalet ve kalkınma vaatlerini yerine getirme iradesi olacaktır.”
Son yirmi yıllık süreçte ortaya konan sessiz devrimlerin eksik halkalarının tamamlanması gerektiğini kaydeden Yalçın, “Grev hakkıyla, sendikal haklar üçlüsünü tamamlamayı ve pazarlık gücümüzü artırmayı, Siyaset hakkıyla ülkemize hizmet etme fırsatımızı büyütmeyi, Kılık-Kıyafet yasağının kaldırmakla, vesayetin bir zeminini daha yok etmeyi ve özgürleşmeyi, hedefliyoruz” diye konuştu.
“Kamu maliyesinin kendini korumaya ilişkin kalkanları harekete geçirdiği, finans ve reel sektörün kamu maliyesi üzerinden yüklerini hafiflettiği, kriz eşiklerinden kurtarıldığı bir süreçte emek kesimine, sabit ücretli kesime yönelik hamle için toplu sözleşme masası büyük ve emsalsiz bir fırsattır” diyen Yalçın, “Memur-Sen’in ve yetkili sendikaların parasal tutar karşılığı bulunan, mevcut mali ve sosyal haklarda artış, iyileştirme ve güncelleme öngören tekliflerinin her biri ya kanayan bir yaranın kapanmasına, ya bir adaletsizliğini son bulmasına ya da haklı bir talebin uygulamaya konulmasına aracılık edecektir. Kamu İşvereni ve siyasi iradenin bu gerçeği ıskalamayacağını, sahanın talebi olan ve toplu sözleşme teklifine dönüşen bu türden içeriklere olumlu cevap üretme hassasiyetle bakacağını umuyor ve bekliyoruz” ifadelerini kullandı.